
Nesil Klinik İnegöl
Hacamat ve Sülük Tedavisi
AKUPUNKTUR NEDİR?
Akupunktur tedavi amaçlı vücuttaki belirli noktalara iğne batırılmasıyla uygulanan bir tedavi şeklidir. Geleneksel Çin Tıbbına göre; vücutta YİN ve YANG olmak üzere iki zıt ve ayrılmaz kuvvetin hassas dengesi vardır. Yin soğuğu temsil eder, yavaştır veya pasiftir. Yang sıcak, heyecanlı ve aktiftir. Geleneksel Çin Tıbbına göre sağlık vücudun dengeli durumda tutulmasıyla elde edilir. Hastalıklar; Ying ve Yang’ın dengesizliğiyle gelişmektedir. Bu dengesizlik Gi’nin (yaşam enerjisi) meridyen adı verilen yollarda blokajına yol açar. Meridyenlerle ilişkili olan belirli noktalara akupunktur uygulanarak Gi’nin blokajı açılır. Bir çok kaynak meridyenleri en az 2000 akupunktur noktasının ağ gibi birleşmesiyle oluşmuş 14 ana kanal olarak tanımlar.
Akupunktur 5000 yılık bir geçmişe sahip olan bir tedavi tarzıdır. İlk uygulayanları Uygur Türkleridir. Sonra Çinliler, Japonlar ve Avrupalılar kullanmaya başlamışlar. Akupunktur, iğne, laser, vb. uyaranların vücut üzerinde tanımlanmış akupunktur noktalarına uygulanması ile ağrıyı ortadan kaldırıp otonom sinir sisteminin sempatik ve parasempatik bölümleri arasındaki dengeyi kurarak organizmanın sağlığa kavuşmasını sağlar. Noktaların uyarılması aynı zaman da seratonin, endorfin, insülin gibi birçok hormonun salınımını da düzenler.
Geleneksel Çin tıbbına göre vücutta bulunan 12 çift meridyen ve dalları üzerinde bulunan noktaların iğne ile uyarılmasıyla bu meridyenlerde dolaşan enerjinin (qi) düzenlenmesi ile patolojilerin ortadan kaldırılması prensibine dayanır.


































ELEKTRO - AKUPUNKTUR NEDİR?
Lazer bir ışıktır. Bildiğimiz, kullandığımız ışığın konsantre edilmiş hali olduğu söyleyebiliriz. Bazı hastalıkların tedavisinde ya da kimi zaman hastanın tercihi doğrultusunda iğne yerine lazer kullanılmakta, iğne batırılarak uyarı yapılacak noktaya lazerle uyarı verilmektedir. Özellikle çocukların tedavisinde iğneye alternatif olmaktadır.
MİGREN & AKUPUNKTUR
Yarım baş ağrısı anlamına gelen migren ataklar halinde gelen ve tekrarlayıcı olan bir baş ağrısıdır. Genellikle tek taraflıdır ama bazen de çift taraflı olabilir. Orta veya kuvvetli olabilen, hareketle şiddeti artan zonklayıcı ağrı tarzıdır. Birkaç saatten birkaç güne kadar sürebilir. Vücutta zaten hazır olan iyileştirici faktörlerin yani endorfin, serotonin gibi ağrı kesici ve rahatlatıcı maddelerin salgılanmasını sağlayarak migreni ortaya çıkaran sebepler ortadan kaldırılır. Akupunktur tedavisinden sonra migren nöbetleri seyrekleşir veya migren tümüyle ortadan kalkar. Yapılan bilimsel araştırmalarına göre akupunkturla migren tedavi başarı oranı %80’dir.
SEANS SIKLIĞI NEDİR VE NE KADAR SÜRER?
Akupunktur haftada 2-3 kez olmak üzere toplam 15-20 seans uygulanır. Seanslar 20-40 dakika arası sürer. Akupunktur tedavisinde kullanılan iğnelerin içerisinde ya da üzerinde herhangi bir madde yoktur. Günümüzde yaygın olarak kullanılan iğneler paslanmaz çelikten olup çok incedirler. Tüm vücuda iğne ile veya lazerle akupunktur uygulanabildiği gibi, kulak kepçesi üzerimden de tedavi desteklenir.
OBEZİTE & AKUPUNKTUR
Obezite (şişmanlık) Akupunktur’un en yaygın kullanıldığı problemlerin başında gelmektedir. Akupunktur, sindirim sisteminizin daha düzenli çalışmasını sağlayacak örneğin kabızlık probleminiz varsa bunu giderecek, midenizde ekşime yanma veya hazımsızlık varsa bunları ortadan kaldıracaktır. Akupunktur, yaşamınızda halen var olan ve böyle ciddi bir davranış değişikliği sırasında oluşacak olan stresi giderecek, kendinizi her zaman olduğundan daha sakin ve rahat hissetmenizi sağlayacaktır.. Akupunktur, bu süreçte doğal olarak aldığınız gıda miktarı düşeceğinden beklenen açlık duygusu, mide kazıntısı ve halsizlik şikayetlerini giderecektir. Akupunktur, yavaşlayan metabolizmanın hızlanmasını sağlayacaktır.
Akupunktur’un Zayıflamayı Destekleyici ve Kolaylaştırıcı Etkileri Nelerdir ?
-
İştah ve acıkmayı azaltır, tokluk duygusunu artırır.
-
Midede irritasyon, ekşime ve yanmayı önler, mide barsak sistemini rahatlatır.
-
Halsizlik ve bitkinliği önler, enerjik olmaya katkısı vardır.
-
Stresi azaltır, gevşemeyi sağlar.
-
Metabolizmayı düzenleyici, hızlandırıcı rolü vardır.
Biyofizikçi Alman doktor Fritz Albert Popp, bütün canlı hücrelerin ışık saçtığı ve ışığın kaynağının DNA olduğuna dair bir makale yayınlamıştı. Makaleye göre DNA birden çok frekans yayınlıyordu. Dr. Raymond Rife ise belli frekansları kullanarak virüs ve bakterilerin yok edilebildiğini bulmuştu. Nikola Tesla insan vücudunun yaydığı frekansları, dış frekanslardan yalıtabildiğimizde hastalıklara karşı büyük bir direnç geliştireceğimizi savunuyordu. İsveçli radyolog Bjorn Nordenstrom, bir tümörün içine bir elektrot yerleştirip doğru akım verildiğinde tümörün eridiğini test etmişti. Dr. Robert O. Becker ise “The Body Electric” adlı kitabında insan vücudunun elektriksel frekanslarını ortaya koydu. Araştırmalar her canlının bir frekansa sahip olduğunu ve dahası hepimizin çevremizdeki frekanslardan etkilendiğini gösteriyor. Amerikalı doktor Bruce Tainio insanların ve gıdaların biyofrekanslarını ölçmüştü. Buna göre sağlıklı bir insan vücudunun 62-68 MHz’lik bir frekans aralığı var. Hastalık ve rahatsızlıklar 58 MHz’de baş gösteriyor.
Dua insan frekansını 15 MHz yükseltiyor
Araştırmalarda olumsuz ve olumlu düşüncelerin vücut frekanslarımız üzerindeki etkisi de incelendi. Olumsuz düşüncelerin insan frekansını 12 MHz kadar düşürdüğü, olumlu düşüncelerin frekansı 10 MHz kadar yükselttiği tespit edildi. Dua da frekansı 15 MHz kadar yükseltiyor. Esans yağlar da kişinin frekansını yükseltmede önemli bir rol oynuyor. Gül yağı ve günlük gibi yüksek frekanslı esanslar ruhsal dengeyi sağlayabiliyor.Ancak iç ve dış etkenler zaman içerisinde frekans ayarlarımızı bozarak hücresel yıkıma sebebiyet veriyor. Neyse ki frekans ayarlarımızı düzeltmek artık mümkün.
Hastalıklar duygu ve düşüncelerde başlar
Kurban hissetme, sevilmeye layık olmadığını düşünme ve değersiz hissetme gibi duygu ve düşünceler uzun süre aşılamadığında bedenselleşerek hastalık haline geliyor. Örneğin kendini ifade etme sorunu yaşayan, kendini yeterince dışa vuramayan insanlarda tiroid hastalıkları sık görülür. Hayata dair olumsuz kodları çok olan insanlarda migren görülür. Sevildiğine inanmayanlarda, sevilmeye layık olmadığını düşünenlerde, sevgi açlığı olanlarda kalp hastalıkları yaygındır. Hayatta kendini kurban rolünde hisseden, hayatından hoşnutsuz olanlarda mide ve barsak sorunları görülür, öfkesini içine atanlarda hassas barsak sendromu, geleceğe ait güvensiz hisseden ve ilerleme korkusu duyanlarda hareket sistemi hastalıkları olur. Yani bel, bacak, diz ve kalça ağrıları yaşar. Toksik duygular, acı veren duygular böbrek sorunlarına yol açar. Mesela iyi insanlar çabuk ölür diyoruz ya, bunun nedeni iyi insanların kendilerini yeteri kadar ifade edememeleridir.
Bilimsel olarak ispatlanmıştır ki maddenin yüzde 99.9’u boşluktur, kuantum alanıdır. Biz de aslında boşluktan oluşuyoruz. Geri kalan 0,1’lik partikül alanı. Yani biz aslında titreşim enerjisiyiz. Düşünceler ise, enerjinin en ince titreşimi olduğu için enerji bedenimizin dış bölgelerindedir. Bu nedenle olumsuz düşünceler devam ettikçe en dış katmandaki enerji akış bozukluğu her seferinde bir kat alta geçer. Sadece duygu ve düşünceler değil, dış faktörler, kimyasallar, katkı maddeleri, teknoloji ve gıdalar da bedenimizin yaydığı titreşimleri bozabiliyor. Her organ, her doku aslında sağlıklı olduğunda belli bir frekansta titreşiyor. Bu titreşimlerin bozulması sonucu hastalıklar oluşuyor. Bu titreşimleri olması gereken standart frekansına getirdiğimizde iyileşme süreci başlıyor.